EMPERYALİST GÜÇLERE KARŞI: BİR UYANIŞA ÇAĞRI
İçinde yaşadığımız çağ, dijitalleşmenin ve küreselleşmenin ivme kazandığı, bireyin bilgiye erişiminin eşi benzeri görülmemiş düzeyde arttığı bir dönemi temsil etmektedir. Ancak bu süreç, yalnızca fırsatlar sunmakla kalmayıp; aynı zamanda bireysel ve toplumsal varoluşu tehdit eden çok boyutlu riskleri de içinde barındırmaktadır. Bu risklerin başında ise gençliğin öz farkındalığından, tarihsel ve kültürel köklerinden kopartılması; yalnızca bireysel konfor alanına hapsedilen edilgen bir yaşama mahkûm edilmesi gelmektedir. Emperyalist stratejiler, bu süreci tesadüfi değil; son derece sistematik ve uzun vadeli planlarla yürütülen bir toplumsal mühendislik faaliyeti şeklinde kurgulamıştır.
Emperyalizm, artık yalnızca ekonomik veya askeri tahakkümden ibaret değildir. Modern emperyalizm, kültürel, zihinsel ve psikolojik kuşatmalarla çok daha derin ve kalıcı bir boyuta ulaşmıştır. Bugün savaşlar tanklarla değil, algoritmalarla yapılmaktadır. Artık emperyalistler, toprakları değil; bireylerin zihnini işgal etmektedir. Bu ise doğrudan gençliğimizi hedef alan, gelecek nesilleri teslim alma girişimidir.
Çağdaş emperyalist düzen açısından gençlik; ya sorgulamayan bir tüketici, ya da itaatkâr bir üretici olarak konumlandırılmalıdır. Çünkü sorgulayan bir gençlik, fark eden bir birey doğurur; fark eden birey ise değişim talep eder. Oysa emperyal düzenin varlığı, değişime değil, devamlılığa ve itaate dayanır. Bu nedenle farkındalık sahibi gençlik, emperyalizmin en temel tehdididir.
Osmanlı Devleti’nin yıkılmasının ardından bu coğrafyada uygulanan emperyalist plan, yüz yıla yaklaşan bir süredir neredeyse kusursuz biçimde işlemektedir. İlk müdahale, milletimizin hafızasına, yani tarihine olmuştur. Eğitim sistemi aracılığıyla gençlik; köklerinden, manevi ve ahlaki değerlerinden koparılmış; ezberci, edilgen ve geçmişinden bihaber bir nesle dönüştürülmüştür. Bu süreçte gençliğin yalnızca bilgiden değil, idealden, yani mefkûreden de uzaklaştırıldığı gözlemlenmektedir. Oysa milletlerin yükselişi, yalnızca teknik bilgiyle değil; hedefe kilitlenmiş bir mefkûre şuuru ile mümkündür.
Gençliği Uyuşturan Modern Mekanizmalar
Günümüz gençliği, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar bilgiye ulaşabilmektedir. Ancak bu bilginin biçimi, içeriği ve sunuluş şekli, onu bir hakikate ulaşma vasıtası olmaktan çıkararak; bir manipülasyon aracına dönüştürmektedir. Sosyal medya algoritmaları, bireyin dikkatini yüzeyselleştirmekte; derinlikli düşünmeyi değil, geçici hazları teşvik etmektedir.
Genç birey, artık kendisini değil; başkalarının onayladığı bir kimliği inşa etmeye zorlanmakta; böylece kendi gerçekliğinden uzaklaştırılmaktadır.
Bu dijital düzlem, bireyin mücadele ruhunu törpülemekte; onu konforla uyuşturmaktadır. Emperyal sistem, gençliğin “çaba” kavramıyla bağını koparmak istemektedir. Çünkü çaba, bilinçli farkındalık doğurur; farkındalık ise sorgulamayı, sorgulama ise direnci beraberinde getirir. Oysa emperyalizm, direnen birey değil; yönlendirilen kitleler ister. Bu yüzden bugünün emperyal düzeni, gençliği mücadeleden uzak, kolay yönetilebilir bir profil hâline getirmeyi hedeflemektedir.
Birçok ülkede eğitim sistemleri; gençleri düşünmeye değil, ezberlemeye teşvik etmektedir. Eleştirel düşünce, sistemin dışına itilmiş; gençlik, hedefi belirsiz bir rekabetin içerisine hapsedilmiştir. Bu durum bir rastlantı değil, bilinçli bir yönlendirme faaliyetidir. Çünkü kendi
varoluşunu sorgulayan, hedefinin farkında olan ve mefkûresiyle hareket eden bir gençlik, emperyal düzenin çarklarını kırabilecek en büyük potansiyeldir.
Mefkûreyle Yoğrulmuş Bir Gençlik İdeali
Emperyalist düzenin asıl korkusu; kendisine biçilen rolleri reddeden, zincirlerinden sıyrılmış, iradesiyle karar veren ve tarihsel misyonunun idrakine varmış bir gençliktir. Böyle bir gençlik, yalnızca bireysel farkındalığıyla değil; aynı zamanda inanç, değer ve ülkü temelli bir mefkûre şuuruyla hareket eder. Bu ise yalnızca kendini değil, içinde yaşadığı toplumu da dönüştürme kudretine sahiptir.
Dolayısıyla çağımızın en büyük ihtiyacı, öz benliğiyle barışık, eleştirel düşünebilen, hakikati arayan ve insanlığa karşı sorumluluk bilinciyle hareket eden bir gençliktir. Bu gençlik; sadece bilgiyle değil, hikmetle; sadece hedefle değil, mefkûreyle; sadece bireyle değil, ümmetle ve insanlıkla bütünleşen bir vizyonun taşıyıcısı olmalıdır.
Bireysel farkındalıkla donanmış, mefkûreyle yön bulmuş bu gençlik; yalnızca emperyalizme karşı değil, cehalete, tembelliğe ve kimliksizliğe karşı da en güçlü cevabı verecektir. Bu bir çağrıdır: Gençliğin uyanışı, yalnızca bir tercih değil; bir zaruret, bir sorumluluk ve bir direniş biçimidir.
M. Servet DOLAŞ
Elektrik Mühendisi / Köşe Yazarı