COP31’i Türkiye mi kazanır, Avustralya mı? İki ülke zıt yönde ilerliyor!

NÜKLEER VE FOSİL BAĞIMLILIĞA KARŞI, MİLLİ YENİLENEBİLİR ENERJİ VİZYONU

Bu hafta Brezilya’da düzenlenen 30. BM İklim Konferansı (COP30), iklim, enerji ve çevre politikalarının tartışıldığı dünyanın en önemli platformlarından biri. Gelecek yılki zirveye (COP31) hem Türkiye hem de Avustralya talip ancak iki ülkenin enerji politikaları birbirinin tam tersi yönlerde ilerliyor. Hangimiz doğru yolda?

Aşağıdaki grafikte de görüleceği üzere Avustralya final enerji (toplam nihai tüketim) deki yenilenebilir payını %50 den fazla artırarak  %8’den, %12’in üzerine çıkardı ve fosil zengini olmasına rağmen bizi geçti.  Bizde ise tersi yapıldı, fosilde %90 dışa bağımlı olmamıza rağmen fosil artırıldı. Yenilenebilir %18’lerden %12’ye düşürüldü. (bkz. T.C. enerji denge tabloları)

COP28’deki alınan yenilenebiliri 3 katına verimliği 2 katına çıkarma kararına, Avustralya, AB vb. 130’dan fazla ülke katılmışken, Türkiye ise temiz milli ekonomik enerjiyi hızlı artırma kararına katılmadı. Aşağıdaki resimli grafikte de görüleceği üzere, bu alınan karar çerçevesinde 140 civarı ülke 2050’ye kadar %100 yeşil enerjiye rahat ulaşır. Ülkemizde COP31’i istiyorsa buna katılarak ve ülkemizdeki fosil ve nükleer lobi baskısını kırmalıdır, yoksa Enerjide bağımsızlığa ulaşmada zorlanacaktır.

Avustralya, dünyanın en zengin uranyum rezervlerine sahip olmasına rağmen, bir tane bile nükleer santral kurmadı. Buna karşın, ülkemizden yaklaşık 400 kat fazla sayıda güneş enerjisi santraline (GES) sahip. Peki nasıl oldu da Avustralya, elindeki bu dev nükleer potansiyele rağmen güneşe yöneldi, biz ise nükleer bağımlılığa sürükleniyoruz?

  1. Kömürden Uzaklaşan Avustralya, Kömüre Bağımlı Türkiye

Avustralya, dünyanın en büyük kömür ihracatçılarından biri olmasına rağmen, elektrik üretiminde kömürün payını yarı yarıya azalttı ve bu oranı her yıl düşürmeye devam ediyor. Türkiye ise kömürün yaklaşık üçte ikisini ithal etmesine rağmen, kömür yatırımlarını devlet teşvikleriyle artırıyor. Sonuç ortada: Hem ekonomimiz, hem çevremiz, hem de sağlığımız kaybediyor.

  1. Güneşle harikalar Yapan Avustralya, Engellenen Türkiye

Avustralya’da hidroelektrik oranı %5’in altında olmasına rağmen, güneş enerjisinde kişi başı kurulu güç Türkiye’nin 5 katı civarı. Orada kişi başı 1500 W’ı aşarken, bizde 350 W civarı. Oysaki Türkiye’nin yüksek hidroelektrik kapasitesi (%20’nin üzerinde), GES enerji üretim dalgalanmalarını, yani şebekeyi dengelemek için büyük avantaj ama bu potansiyel kullanılmıyor.

  1. Avustralya’da Halk Enerji Üretiyor, Bizde Genelde Enerji Baronları Dayatıyor

Avustralya’da 27 milyon nüfusa karşılık 4,3 milyon GES bulunuyor.* Bizde ise yalnızca 35 bin civarında! Kişi başına oranlandığında Avustralya bizden yaklaşık 400 kat ileride. Bu tablo, GES’den enerji üretiminin orada halkın elinde, bizde ise büyük fosil ve nükleer şirketlerin elinde olduğunu gösteriyor.

Bizde halkın ve KOBİ’lerin GES veya RES kurması aşırı derecede kısıtlanıyor. Avustralya, kişi başı güneş gücünde dünyada birinci, GES+RES toplamında ikinci sırada. Türkiye ise kendi vatandaşını değil, enerji ithalatçısını destekliyor. (bkz. alttaki sütun grafik)

  1. Muazzam Enerji İhraç Eden Ülke Bile Güneş diyor

Avustralya, dünyanın en çok enerji ihracatı yapan 4. ülkesi. 289 Mtoe enerji ihraç ediyor** — bu Türkiye’nin toplam enerji tüketiminin iki katı. Buna rağmen güneş diyor.

  1. %100 Yenilenebilir Enerji Olurmuş, çok oldu!

Güney Avustralya, 2027’de %100 net yenilenebilir enerji hedefine koşuyor. Diğer Eyaletleri de sırada!  Üstelik ana kaynakları GES ve RES olmasına rağmen, şebekeleri çökmeden çalışıyor. Bizde ise hâlâ GES ve RES çok olursa çözüm yerine  “şebeke çöker”, “güneş batarsa, rüzgâr kesilirse elektrik gider, frekans ve gerilim bozulur” gibi, teknik temeli olmayan konular dile getiriliyor. Çünkü dünyada aktüel 20 civarı ülkede %100 ya da buna yakın oranda elektriğini yeşilden üretiyor!

  1. Bilim ve çözüm odaklı anlayış!

Bazı yetkililer hâlâ “%100 yenilenebilir enerji olmaz, kömür ve nükleer şart” diyerek bilgisizlikte ısrar ediyor. Oysa Avustralya, Almanya, İspanya, Danimarka gibi ülkeler bunun mümkün olduğunu gösterdi. Sorun teknoloji değil, doğru bir bakış eksikliğidir.

  1. Uranyum Cenneti Avustralya Bile Nükleer yapmadı

Avustralya, dünyanın en zengin uranyum potansiyeline sahip olmasına rağmen nükleere girmedi. Biz ise uranyumumuz, zenginleştirme teknolojimiz bile olmadan, yakıtı dışarıdan gelecek santrallere yöneliyoruz. Akkuyu dışında, Sinop, Trakya ve başka bölgelerde küçük nükleer reaktör (SMR) planları yapılıyor. Bu, stratejik bağımlılığı, pahalılığı, büyük riskleri ve tehlikeli atıkları artırmak dışında bir anlam taşımıyor.

  1. Geçmişte Kömürde, Bugün Nükleerde Aynı Hata

Yıllarca su, güneş ve rüzgâr gibi milli ve temiz kaynaklar kısıtlanırken, Avustralya, ABD ve Rusya’dan pahalı kömür ithal edildi. Şimdi aynı yanlış nükleer enerjiyle tekrarlanıyor. Bu, ülkeyi enerjide dışa bağımlı hale getirecek bir politikadır.

  1. Avustralya Çözüm Üretiyor

Avustralya, bir ada ülkesi olduğu için hiçbir ülke ile enterkonnekte bağlantısı yok. Yani başka bir ülke ile elektrik alışverişi yok. Buna rağmen şebekesi, yüksek orandaki GES ve RES üretimiyle istikrarlı şekilde çalışıyor. Bizde ise AB’deki yüksek GES ve RES miktarlarını, enterkonnekte sistemine bağlı olarak düşünülüyor. Ancak alakası yok, çünkü Avustralya vb. çok ülke bunun böyle olmadığını ispatlıyor.

  1. Bataryada Dünya Zirvesini yakaladılar

2016’daki büyük elektrik kesintisinden sonra Avustralya ders çıkardı. Çözüm: dev batarya depolama sistemleri. Bugün ülke, 14 GW / 37 GWh kapasiteyle, ABD ve Çin’in ardından dünyanın üçüncü büyük batarya pazarı konumunda.^  Türkiye’nin 2030 hedefi ise, sadece 2 GW — bu hızla bu hedefe ulaşmak bile zor.

Avustralya, bir milyon kişi başına 1 GWh pil kapasitesini aşan ilk ülke. Çin ve ABD bile bu seviyeye ulaşamadı.*

  1. Halkın Önündeki En Büyük Engel: Mevzuat ve Tarifeler

Avrupa ve diğer çoğu ülkelerdeki gibi, Avustralya’da da vatandaşın ürettiği elektrik değerinden satın alınıyor, bazen daha da yüksek fiyatla. Bizde ise tam tersi: Şebekeye elektrik verirseniz, ödül değil ceza alıyorsunuz. Karşılığını alamadığınız gibi,  fazladan dağıtım bedeli ödüyorsunuz.^^

Üstelik süreçler hâlâ karmaşık, prosedürler boğucu. Oysa bir bakanın dediği gibi: “Çatıya GES kurmak çanak anten kurmak kadar kolay olmalı.”

SONUÇ

Avustralya’nın başarısının ardında halkın enerji üretimine katılımı, güneşin hakkının verilmesi ve kararlı bir devlet politikası yatıyor. Türkiye ise hâlâ fosil ve nükleer bağımlılığa kaynak aktarıyor.

Oysa bizim gerçek gücümüz güneşimizde, rüzgârımızda, suyumuzda saklı.

Enerjide tam bağımsızlık, ancak yenilenebilir kaynaklarla mümkündür. Kömüre, fosile ya da nükleere değil, güneşe yönelen kazanır.

Dipl. Ing. Bünyamin Kurt
(Enerji Ekonomisi, Politikaları ve Tekniği Uzmanı,
Elektrik Yüksek Mühendisi )
Kaynaklar:

*https://pv-map.apvi.org.au/analyses https://gensed.org/turkiyenin-kurulu-gucu/

**https://yearbook.enerdata.net/total-energy/world-import-export-statistics.html

^https://www.pv-magazine.com/2025/10/21/australia-becomes-worlds-third-largest-utility-battery-market/

^^https://www.youtube.com/watch?si=huk5VyVLCoYU3Oyz&v=5ICjH4fiF7g&feature=youtu.be

Bünyamin KURT
Enerji Ekonomisi, Politikaları ve Tekniği Uzmanı, Elektrik Yüksek Mühendisi