EBEVEYNLERİN DİKKATİNE!

İnsanın ahirette kurtuluşa erebilmesi, Kur’an’ın bütünlüğüne ve Hz. Muhammed’e (s.a.v.) imanla; onun Allah katından getirdiklerine teslimiyetle mukayyettir. Dinin emirlerinden bir tanesini bile inkâr eden İslâm’dan uzaklaşmış olur. Din bir bütündür tek hükmünü reddeden tamamını reddetmiş olur. Her zaman söylediğimiz gibi, “İman asla yüzde kabul etmez; yüzde doksan dokuz mü’min yüzde yüz kâfirdir.”

Kur’an-ı Kerim, mü’minleri din konusunda uyarmış ve Ehl-i kitap gibi, dinin özüne müdahale ederek; eklemeler ve çıkarmalar yaparak dinde aşırı gitmeyi yasaklamıştır.[1] Yahudi ve Hristiyanların yaptığı gibi Allah Teâlâ’ya çocuk isnat etmeyi en büyük kâfirlik saymıştır.[2] Mü’minlerin inançlarını etkileyerek bir din değişimine ve irtidata neden olurlar endişesiyle, din aleyhtarı gündemler oluşturan meclislerde oturmayı ise şu ayette olduğu gibi menetmiştir: “وَقَدْ نَزَّلَ عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ أَنْ إِذَا سَمِعْتُمْ آيَاتِ اللّهِ يُكَفَرُ بِهَا وَيُسْتَهْزَأُ بِهَا فَلاَ تَقْعُدُواْ مَعَهُمْ حَتَّى يَخُوضُواْ فِي حَدِيثٍ غَيْرِهِ إِنَّكُمْ إِذًا مِّثْلُهُمْ إِنَّ اللّهَ جَامِعُ الْمُنَافِقِينَ وَالْكَافِرِينَ فِي جَهَنَّمَ جَمِيعًا” “(Allah) kitapta size (şu hükmü) göndermiştir. (Kâfirlerle oturduğunuz bir mecliste) Allah’ın ayetlerinin inkâr edilip alaya alındığını duyarsanız, onlar (bu sözleri bırakıp) başka bir konuya geçinceye kadar onlarla birlikte oturmamalısınız. Yoksa siz de onlar gibi olursunuz. (Bu dünyada onlarla birlikte olan, ahrette de onlarla beraber olacaktır.) Nitekim Allah, bütün münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya toplayacaktır.”[3]

Bu tip meclislerde oturmak mü’minlerin imanlarındaki samimiyete halel getirir; hâlbuki dinde ihlas esastır.[4] Din aleyhtarı meclisler grubuna, gece gündüz İslâm’a hakaret eden ve dini değerleri kötüleyen medya türleri, eğlence merkezleri ve batı güdümlü politik kurumlar da girmektedir. Bu nedenle Müslümanların ne okuduklarına, kimi okuduklarına ve kimlerle velayet bağı kurduklarına da dikkat etmeleri gerekir. Aksi taktirde farkında bile olmadan kişi imanını kaybedebilir.

Buradan bakacak olursak velayetin Müslümanlarda olmadığı; Kur’an ve sünnetin hukukun kaynağı olmadığı siyasalarda Müslümanların inançları tehlike altındadır. En çok tehlike altında olanlar da çocuklar ve gençlerdir. Müslüman toplumlardaki uygulanan pozitivist eğitim sayesinde günde yüz binlerce çocuğun İslâm ile ilgisi tamamen kesilmektedir.

Dine bir vicdan meselesi olarak bakan Müslüman (!) aileler bundan maalesef rahatsızlık duymamaktadırlar. Aileler çocuklarının iman alanını resmî ideolojiye teslim etmekten herhangi bir üzüntü duymamaktadırlar. Kısacası halkı Müslüman ülkelerin çocukları idarecilerinin müsaade ettiği kadar Müslümandırlar. Çocuklarının tüketim eşitsizliğinden şikayetçi olan veliler, iman alanıyla ilgili eksiklerden ve ihmallerden hiç de şikayetçi değillerdir. Çocuklara ve gençlere böyle bakmak onları metalaştırmaktan başka bir şey değildir.

[1] Bak: Nisa 4/171; Maide 5/77

[2] Bak: Tevbe 9/30

[3] Nisa 4/140; ayrıca bak: Enam 6/68.

[4] Bak: Yunus 10/22; Lokman 31/32; Beyyine 98/5