Hindistan ve Pakistan: Savaşın Eşiğinde mi?

22 Nisan 2025 tarihinde, Hindistan’ın işgali altındaki Cammu ve Keşmir’in Pahalgam bölgesinde gerçekleştirilen terör saldırısında 26 sivil hayatını kaybetti. Hindistan hükümeti, saldırının hemen ardından Pakistan’ı suçladı; ancak İslamabad bu iddiaları kesin bir dille reddederek uluslararası ve tarafsız bir soruşturma çağrısında bulundu. Bu trajik olay, iki nükleer silahlı komşu arasındaki uzun süredir devam eden gerilimleri yeniden gündeme taşıdı.

Pahalgam Saldırısı: Yoğun Askeri Varlığa Rağmen Güvenlik Açığı

Hindistan, Cammu ve Keşmir bölgesinde yaklaşık bir milyon asker bulundurmaktadır. Saldırının gerçekleştiği Pahalgam, Pakistan sınırına yaklaşık 400 kilometre uzaklıkta olup, bu durum saldırganların Pakistan’dan sızma ihtimalini düşürmektedir. Olay günü, bölgedeki güvenlik önlemlerinin yetersiz olduğu ve bu durumun Hindistan makamlarının ciddi bir ihmali olduğu belirtilmektedir.

Bu gerçeklere rağmen, Hindistan medyası savaş söylemini hızla artırarak milliyetçi duyguları körükledi. Kısa süre içinde Hindistan, 1960 yılında Dünya Bankası aracılığıyla imzalanan İndus Suları Antlaşması’nı askıya aldı ve Pakistan ile tüm sınır ötesi ticareti durdurdu.

Pakistan’ın Tepkisi: Diplomatik Adımlar ve Askeri Hazırlık

Pakistan Ulusal Güvenlik Konseyi, 1972 yılında imzalanan ve Hindistan ile Pakistan arasındaki anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözümünü öngören Shimla Antlaşması’nı askıya aldığını duyurdu. Ayrıca, Pakistan hava sahasını ve sınırlarını Hindistan’a kapattı. Her iki ülke de karşılıklı olarak ticareti durdurdu ve büyükelçiliklerdeki diplomatik personel sayısını azalttı. Verilen vizeler iptal edildi.

Pakistan enformasyon Bakanı, Hindistan’ın 24 ila 48 saat içinde bir saldırı planladığına dair güvenilir istihbarat aldıklarını iddia etti. Her ne kadar bu süre zarfında bir askeri saldırı gerçekleşmemiş olsa da, her iki taraf da yüksek alarm durumunu sürdürüyor. Hindistan, uçak gemisini Hint Okyanusu’na taşımaya çalıştı ve Rafale savaş uçaklarını Pakistan sınırına yakın bölgelere konuşlandırdı. Pakistan ise geniş çaplı askeri tatbikatlar başlattı ve 450 km menzilli kısa menzilli balistik füze Abdali’yi test etti. Pakistan ayrıca menzili 120 kilometre olan Fatah füzesini de test etti.

“Sınırlı Savaş” Doktrini Gündemde mi?

Hindistan’daki siyasi ve askeri yorumcular, Pakistan’ı cezalandırmak amacıyla nükleer eşiği aşmadan askeri seçeneklerin kullanılabileceği “sınırlı savaş” stratejisini tartışıyor. Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin silahlı kuvvetlere “kararlı bir şekilde karşılık verme” yetkisi verdiği iddia ediliyor. Bu yaklaşım, 2016 Uri saldırısı ve 2019 Pulwama bombalaması sonrasında da gündeme gelmişti.

Tarihi Kalıplar ve Zamanlamanın Sorgulanması

Hindistan, geçmişte de Cammu ve Keşmir’deki saldırılardan Pakistan’ı sorumlu tutmuştur. Örneğin, 2016’daki Uri saldırısında 19 Hint askeri hayatını kaybetmiş ve Hindistan, Pakistan’ı suçlayarak sınır ötesi “cerrahi saldırılar” düzenlediğini iddia etmiştir. 2019’da Pulwama saldırısında ise 40’tan fazla Hint paramiliter askeri ölmüş ve Hindistan, Pakistan’ı suçlayarak hava saldırıları düzenlediğini belirtmiştir. Bu olaylar, iki ülke arasında hava çatışmalarına yol açmıştır.

2000 yılında, ABD Başkanı Bill Clinton’ın Hindistan ziyareti sırasında, Keşmir’de 30 Sih sivil öldürülmüş ve Hindistan, Pakistan’ı suçlamıştır. Ancak daha sonra bu saldırının, Hindistan’daki Bharatiya Janata Partisi (BJP) hükümeti tarafından uluslararası kamuoyunu etkilemek amacıyla düzenlenmiş olabileceği iddia edilmiştir. Benzer şekilde, Pahalgam saldırısı sırasında ABD Başkan Yardımcısı’nın Hindistan’da resmi ziyarette bulunması, olayın zamanlaması ve siyasi etkileri konusunda soru işaretleri yaratmıştır.

Keşmir: Temel Anlaşmazlık Noktası

1947’deki bağımsızlıklarından bu yana, Keşmir, Hindistan ve Pakistan arasındaki en tartışmalı mesele olmuştur. İki ülke, 1947-48, 1965 ve 1971 yıllarında üç büyük savaş yapmış ve sayısız sınır çatışması yaşamıştır.

Ağustos 2019’da Hindistan, Anayasa’nın 370. maddesini tek taraflı olarak yürürlükten kaldırarak Cammu ve Keşmir’in özel statüsünü sona erdirmiş ve bölgeyi bir birlik toprağına dönüştürmüştür. O zamandan beri, Hindistan, çoğunluğu Müslüman olmayan 80.000’den fazla kişiye ikamet belgesi vererek bölgenin demografik yapısını değiştirmeye çalışmaktadır.

Resmi açıklamalara göre, Keşmir’in ekonomisi ve altyapısı gelişmektedir; ancak yerel huzursuzluk ve Pahalgam saldırısı gibi olaylar, memnuniyetsizliğin devam ettiğini göstermektedir. Birçok Keşmirli, eyalet statülerinin kaybı ve kimliklerinin silinmesi nedeniyle dışlanmış hissetmektedir.

Bölgesel Tepkiler

Durumun kötüleşmesiyle birlikte, Çin, İran, Suudi Arabistan ve Katar gibi bölgesel aktörler, gerilimi azaltmaya çalışmaktadır. Henüz bir ilerleme kaydedilmemiş olsa da, Hindistan ve Pakistan arasındaki diplomatik kanallar açık kalmakta ve bu da düşmanlık ortamında bir umut ışığı sunmaktadır.

Sonuç:

Pahalgam olayı ve sonrasındaki gelişmeler, Güney Asya’da barışın ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Diplomatik ilişkilerin hızla bozulması ve agresif askeri sinyaller, Hindistan ve Pakistan arasındaki düşmanlığı daha da derinleştirmektedir.

Bölgedeki kalıcı barış, Birleşmiş Milletler kararlarında belirtildiği şekilde, Keşmir meselesinin adil bir şekilde çözülmesiyle mümkün olabilir. Sivil toplum, uluslararası gözlemciler ve her iki ülkedeki sağduyulu seslerin duyulması gerekmektedir. Gerçek istikrar, suçlama, izolasyon ve militarizasyonun yerine diyalog, adalet ve karşılıklı saygının geçmesiyle sağlanabilir.

 

Abdullah Zubair MIR
Doktora Öğrencisi
Siyaset ve Uluslararası İlişkiler

 

Abdullah Zubair MIR