Keşmir, Hindistan’ın Saldırganlığı ve Bölgedeki Nükleer Savaş Tehdidi
22 Nisan 2025’te Hindistan’ın kontrolündeki Keşmir bölgesindeki Pahalgam’da gerçekleşen terör saldırısında 26 sivil hayatını kaybetti. Saldırının hemen ardından Hindistan medyası, herhangi bir somut delil sunmadan Pakistan’ı suçladı. Bu, sadece bir medya tepkisi değil, Pakistan’ı uluslararası alanda itibarsızlaştırmayı ve Hindistan’da aşırı milliyetçiliği körüklemeyi amaçlayan organize bir propaganda kampanyasının parçasıydı.
Pakistan, bu suçlamaları kesin bir dille reddetti ve bağımsız bir soruşturma talep etti. Ancak Hindistan, bu teklifi reddederek Pakistan karşıtı söylemini sürdürdü.
Tarihi Bağlam: Keşmir Sorunu ve Radcliffe Hattı
1947’de İngiltere’nin Hindistan’dan çekilmesiyle birlikte, Keşmir sorunu kasıtlı olarak çözülmeden bırakıldı. İngiliz yetkili Radcliffe, Müslüman çoğunluklu Gurdaspur ve Firozpur bölgelerini Hindistan’a vererek, Hindistan’ın Keşmir’e kara bağlantısı kurmasını sağladı. Bu, Hindistan’ın Keşmir üzerindeki askeri kontrolünü kolaylaştırdı ve 1948’den bu yana süregelen Pakistan-Hindistan çatışmasının temelini oluşturdu.
Su Krizi ve Hindistan’ın Hedefleri
Keşmir, Pakistan’ın önemli nehirlerinin kaynağıdır. Hindistan, 1948’den bu yana bu nehirler üzerinde kontrol sağlamaya ve Pakistan’ın su akışını kesmeye çalışmaktadır. Bu nedenle 1960’ta Dünya Bankası’nın arabuluculuğuyla İndus Suları Anlaşması imzalandı. Ancak Pahalgam saldırısının ardından Hindistan, bu anlaşmayı askıya aldı. Bu “hidro savaş”, Hindistan’ın uzun vadeli politikalarının bir parçasıdır ve Pakistan’ın ekonomisi, tarımı ve güvenliği üzerinde sürekli bir tehdit oluşturmaktadır.
BJP, Hindutva ve “Akhand Bharat” Rüyası
Hindistan’daki mevcut hükümet, Hindutva (Hindu milliyetçiliği) ideolojisine dayanan Bharatiya Janata Partisi (BJP) tarafından yönetilmektedir. Bu ideoloji, Gujarat katliamının sorumlusu Modi liderliğinde, tüm alt kıtayı bir Hindu devleti haline getirme hayalini barındırmaktadır. Bu hükümetin örnek aldığı modeller arasında Hitler ve İsrail bulunmaktadır—azınlıkların bastırılması ve baskı bu modellerin temel unsurlarıdır.
İsrail-Hindistan İşbirliği: Keşmir’de Filistin Modeli
1984’te İsrail ve Hindistan, Pakistan’ın nükleer programına saldırı planı yaptı. Bu plan başarısız olsa da, iki ülke arasındaki askeri ve istihbarat işbirliği arttı. Bugün İsrail’in Filistin’de uyguladığı stratejiler—nüfus değişimi, toprak işgali, medya kontrolü ve insan hakları ihlalleri—Hindistan tarafından Keşmir’de uygulanmaktadır.
2019: Özel Statünün Kaldırılması ve Nüfus Değişimi
2019’da Hindistan, Anayasa’nın 370. maddesini kaldırarak Keşmir’in özel statüsünü sona erdirdi. Bunun ardından, bölgeye büyük sayıda Hindu yerleştirilerek Müslüman çoğunluğun azınlığa dönüştürülmesi hedeflendi. Bu, Birleşmiş Milletler kararlarının ihlali olup, bölgede daha fazla nefret ve direnişe yol açmaktadır.
Tarihi Benzerlik: Clinton Ziyareti ve Sih Katliamı
Tarih, Hindistan’ın uluslararası dikkat çekmek veya baskıyı yönlendirmek için şüpheli olaylara başvurduğunu göstermektedir. 2000’de, ABD Başkanı Bill Clinton’ın Hindistan ziyareti sırasında, Pencap’ta 30 Sih öldürüldü. Bu olay Pakistan’a atfedildi, ancak daha sonra Hindistan’ın kendi ajanslarına dair şüpheler ortaya çıktı.
Benzer şekilde, 22 Nisan’daki Pahalgam saldırısı, ABD Dışişleri Bakanı’nın Hindistan ziyareti sırasında gerçekleşti. Bu, sadece bir tesadüf müydü, yoksa Pakistan’a suç atmak ve uluslararası sempati kazanmak için planlanmış bir hareket miydi?
Son Çatışmalar ve Nükleer Tehdit
6 Mayıs gecesi, Hindistan, Pakistan’ın 6 şehrindeki 24 noktayı hedef aldı; bu saldırılarda 31 Pakistanlı hayatını kaybetti, 57 kişi yaralandı. Pakistan, buna karşılık olarak Hindistan’a ait 5 savaş uçağını (3’ü Rafale) düşürdü ve Keşmir’deki bir Hindistan askeri üssünü hedef aldı.
7 Mayıs gecesi, Hindistan, İsrail yapımı dronlarla Pakistan’a saldırdı. Pakistan, 7-9 Mayıs arasında 77 Hindistan dronunu düşürdüğünü iddia etti (bunların 29’u İsrail yapımıydı). 9 Mayıs’ta bazı kaynaklara göre, Pakistan, Hindistan’ın S-400 hava savunma sistemini de imha etti; ancak bu henüz resmen doğrulanmadı.
Aynı gün, Hindistan Dışişleri Bakanlığı, Pakistan’ın sınırın 36 noktasında 300’den fazla dron saldırısı gerçekleştirmeye çalıştığını bildirdi (Pakistan bu iddiayı doğrulamadı).
Sonuç: Karar Anı
Bu olaylar, Hindistan’ın İsrail modelini benimseyerek, istediği zaman ve yerde saldırı düzenleyebilen bir güç olma arzusunu göstermektedir. 2019’da Hindistan’ın Keşmir’in statüsünü tek taraflı değiştirmesine Pakistan etkili bir yanıt verememişti. Eğer Pakistan şimdi de kararlı bir yanıt vermezse, sadece savunma kapasitesi değil, nükleer caydırıcılığı da sorgulanacaktır.
ABD, Çin, Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar gibi uluslararası güçlerin artık sadece “endişe” veya “müzakere çağrısı” yapmakla yetinmeyip, bu sorunun kalıcı çözümüne odaklanmaları gerekmektedir. Çünkü herhangi bir yanlış anlama veya kaza, nükleer bir savaşın başlangıcına yol açabilir ve bu sadece Güney Asya’yı değil, tüm dünyayı etkileyebilir.
Pakistan barış istemektedir, ancak egemenliği, güvenliği ve ulusal onuru konusunda taviz vermeyecektir.
Abdullah Zubair MIR
Doktora Öğrencisi
Siyaset ve Uluslararası İlişkiler