Suriye’nin Yeniden Yapılanması ve Türkiye Diplomasi, Güvenlik ve Ticaret
USPUM RAPOR
Suriye’nin Yeniden Yapılanması ve Türkiye Diplomasi, Güvenlik ve Ticaret
Buğra SARI[*]
Yönetici Özeti
Türkiye’nin Suriye Diplomasisinde Yeni Değerler Dizisi
- Yeni diplomasi dili, yalnızca hükümetler arası ilişkilerinin ötesine geçerek yerel yönetimler, iş dünyası, akademi, sivil toplum ve diaspora gibi çok aktörlü yapıları da içine alan bir etkileşim zemini oluşturmalıdır. Bu çerçevede, Türkiye-Suriye ilişkilerinin yeniden tesisinde üst düzey siyasi temasların yanında toplumsal düzeyde güven inşasına, iktisadi anlamda karşılıklı bağımlılığa ve kültürel etkileşime dayalı derinlemesine bir sürecin tamamlayıcı ve güçlendirici biçimde işletilmesi gereklidir.
- Türkiye’de yaşayan yaklaşık 4 milyon Suriyelinin Türkçe bilmesi ve Türkiye kültürüne aşina olması dolayısıyla, savaş sonrası yeniden yapılanma sürecinde bu kitlenin toplumsal ve ekonomik bir köprü işlevi görme potansiyeli mevcuttur. Bu potansiyelin kullanılması ve buna yönelik toplumsal politikaların üretilmesi ihtiyacı elzem hale gelmiştir.
- Türkiye-Suriye ilişkilerinde Suriyeli misafirler karşılıklı anlayış ve entegrasyonu pekiştiren bir unsura dönüşerek beraberlerinde yeni bir misyonu üretmişlerdir. Mersin başta olmak üzere bölge kentlerinin kurum ve kuruluşlarıyla Suriye’nin imarında aktif görev alması bu misafirlerin Türkiye’deki toplumsal, kültürel ve iktisadi bağlarının yeni dönem Türkiye-Suriye ilişkilerinde olumlu katkılarının öne çıkmasını sağlayacağı kıymetlendirilmektedir.
Suriye’nin Toprak Bütünlüğü ve Egemenliğinde Türkiye’nin Rolü
- Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliğinin yeniden tesisi bağlamında sahada somut katkılar sunan ve bu yönde istikrarlı politika geliştiren başat bir bölgesel aktör konumundadır. İsrail ve İran gibi, Suriye’de merkezi idarenin zayıf kalmasını ve ülkenin çok parçalı bir siyasi yapı altında yeniden şekillenmesini önceleyen aktörlerin aksine, Türkiye istikrarlı ve egemen bir Suriye’nin doğuracağı siyasi, ekonomik ve toplumsal faydaları esas alan bir yaklaşım benimsemektedir. Bu çerçevede, Türkiye’nin hem askerî varlığı hem de diplomatik ve siyasal angajmanları yoluyla Suriye’nin üniter yapısını destekleyen görünürlüğünü sürdürmesi önemlidir. Bu önem Suriye’nin iç barışı ve bölgesel güvenlik dengelerinin korunması bakımından stratejik bir gerekliliktir.
- Türkiye’nin, Suriye devletinin ülke toprakları üzerinde egemenlik ve güç tekelini yeniden tesis etmesine yönelik yürüttüğü askeri, siyasi ve diplomatik faaliyetler, Suriye’nin üniter yapısının korunması açısından stratejik önem taşımaktadır. Bu bağlamda, çekirdek kadrosunu PYD/YPG unsurlarının oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG), merkezi Suriye ordusu ve devlet kurumlarına entegre edilmesi süreci, devlet egemenliğinin yeniden inşasında kritik bir eşiktir. Türkiye’nin bu doğrultuda yürüttüğü çok boyutlu baskı ve yönlendirme mekanizmaları, söz konusu aktörlerin ayrılıkçı yapılar yerine ulusal sistemin parçası hâline getirilmesi açısından belirleyici bir işlev görmektedir. Bu süreç, yalnızca Suriye devletinin yeniden konsolidasyonu açısından değil, aynı zamanda Türkiye’nin sınır güvenliği ve bölgesel istikrarı bakımından da çarpan etkisi yaratacak niteliktedir.
- Suriye’nin deniz yetki alanları, ülkenin toprak bütünlüğü ve egemenliğinin ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Doğu Akdeniz’de keşfedilmesi muhtemel hidrokarbon kaynakları, Suriye’nin savaş sonrası ekonomik toparlanması ve uzun vadeli istikrarı açısından stratejik öneme sahiptir. Ancak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin maksimalist deniz yetki alanı iddiaları, Suriye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan deniz yetki haklarını daraltmakta ve yaklaşık 10.000 km²’lik bir deniz alanıyla sınırlandırmaktadır. Buna karşın, Türkiye ile Suriye arasında imzalanacak olası bir deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşması kapsamında, Suriye’nin yetki alanının %10 artarak 11.104 km²’ye ulaşması mümkündür. Bu artış, Suriye’nin deniz tabanındaki doğal kaynaklara ve stratejik maden rezervlerine erişim kapasitesini önemli ölçüde genişletecek; ülkenin ekonomik egemenliği bakımından da anlamlı bir kazanım sağlayacaktır.
- Mevcut bölgesel ve uluslararası şartların, geleneksel diplomasi yaklaşımlarını aşan daha kapsayıcı ve faydacı bir diyalog biçiminin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Alışkanlıkların terk edilip yeni bir diplomasi dili geliştirilmesi Türkiye’nin Suriye’ye yönelik politikası açısından elzemdir. Geçmişteki konvansiyonel güvenlik odaklı yaklaşımların yerini, çok boyutlu, kapsayıcı ve sivil unsurları merkeze alan yeni bir diplomatik değerler dizisi ile doldurma gerekliliği hâsıldır.
Suriye’nin Yeniden Yapılandırılması ve İmarı
- Suriye’nin yeniden yapılandırılması süreci, yalnızca savaş sonrası fiziki yıkımın onarımıyla sınırlı olmayıp, ülkenin iç savaşa zemin hazırlayan yapısal iktisadi sorunlarını da dikkate alan bütüncül bir yaklaşımı gerektirmektedir. İç savaşı ortaya çıkaran kayırmacı ekonomik düzen, genç işsizliğinin yüksekliği, Şam ve Halep merkezli dengesiz kalkınma, tarım sektörünün iklim koşullarına bağlı kırılganlığı gibi temel sorunlar, savaş sürecinde daha da derinleşmiştir. Buna ek olarak, uluslararası yaptırımlar, imalat sektörünün çöküşü, yüksek enflasyon, Suriye lirasının değer kaybı ve nitelikli insan gücünün kitlesel göçle kaybı, ülke ekonomisinde kronik bir çöküşe yol açmıştır. Bu gerçeklikler dikkate alınmadan tasarlanacak yeniden yapılandırma planlarının sürdürülebilirlik şansı oldukça düşüktür. Türkiye’nin bu süreçte üstleneceği rol kapsamında, altyapının yanında ekonomik kapsayıcılığı, üretim kapasitesinin dengeli restorasyonunu ve yerel kalkınmayı önceleyen politikalar geliştirmesi kritik önem taşımaktadır.
- Türkiye Suriye’nin yeniden yapılanma sürecinde yalnızca coğrafi yakınlığı bulunan bir komşu devlet olarak kendisini tanımlamamalıdır. Türkiye aynı zamanda tarihsel, kültürel ve insani bağlara dayanan çok yönlü ilişkiler ağı dolayısıyla doğal ve meşru bir paydaştır.
- Türkiye’nin Suriye’nin istikrara kavuşmasında ve yeniden yapılandırılmasında üstlenebileceği rollerin siyasal veya ekonomik niteliklerin yanında sosyal dokunun ihyasına yönelik insani sorumlulukları da içermesi gerekmektedir.
- Suriye’nin yeniden inşa sürecinde ortaya çıkacak yaklaşık 400 milyar dolarlık yatırım hacmi ihtiyacı mevcuttur. Bu yatırımlar konut, yol, hastane, enerji altyapısı ve sanayi tesisleri gibi alanları kapsamaktadır. Türk müteahhitlik sektörünün bu alanlarda küresel ölçekte edindiği tecrübeyle Suriye’nin yeniden imarını ve hatta Türkiye ve Suriye’nin ortak geleceğini inşa etme potansiyeli mevcuttur.
- Türkiye’nin Osmanlı döneminden miras kalan Hicaz Demiryolu’nun Suriye topraklarındaki kısmını rehabilite etme yönündeki çabaları, bölgesel ulaşım entegrasyonu ve ekonomik canlanma açısından stratejik önem taşımaktadır. Edirne-İstanbul-Konya-Adana-Halep-Şam hattının yeniden işler hâle gelmesi, hem insan hem mal taşımacılığı açısından Suriye’nin iç ve dış ticaret ağlarına entegrasyonunu kolaylaştıracak; Şam’ın Avrupa’ya kara yolu üzerinden bağlanmasına imkân sağlayacaktır. Benzer şekilde, Suriye’nin güney-kuzey aksını oluşturan M5 karayolu ile doğu-batı yönlü M4 hattının Türkiye tarafından yeniden inşası ve onarımı, ülke genelinde devlet otoritesinin yeniden tesis edilmesi ve bölgesel refahın dengeli şekilde dağıtılması açısından kilit bir rol oynamaktadır. Bu projeler, Türkiye’nin Suriye’nin yeniden yapılandırılmasına yönelik katkısının yalnızca güvenlik ve diplomasiyle sınırlı kalmadığını; altyapı üzerinden kalıcı kalkınma ve bütünleşmeyi de hedeflediğini açık biçimde göstermektedir.
Türkiye-Suriye İkili Ticari İlişkileri
- Türkiye ile Suriye arasındaki ekonomik ilişkiler, yalnızca iki ülke arasındaki ticaretin ötesinde anlam taşımakta; ortak coğrafyanın yeniden inşası ve bölgesel barışın tesisi açısından stratejik bir boyut kazanmaktadır. Bu ilişkiler, ikili düzlemle sınırlı kalmamalı; Ortadoğu’nun istikrarı ve geleceğini şekillendirecek çok katmanlı bir çerçevede değerlendirilmelidir. Türkiye’nin Suriye ile olan ilişkilerini bölgesel bağlamda ele alması, Türk dış politikasının bölgesel vizyonunu güçlendiren temel sütunlardan biri olarak öne çıkmaktadır.
- 2025 yılı Ocak ayında Türkiye’nin Suriye’ye ihracatı, bir önceki yılın aynı dönemine göre %35,5 oranında artarak 219 milyon dolara yükselmiştir. Bu artışta, Suriye’nin kuzey bölgelerine yönelik sevkiyatların yoğunlaşması ile yeni yönetimle birlikte ticari ilişkilerde sağlanan iyileşmeler ve gümrük düzenlemelerinin etkisi belirleyici olmuştur. Sektörel düzeyde bakıldığında; un ihracatı %41 artarak 32 bin tona ulaşmış, Aralık 2024 itibariyle hububat, bakliyat ve yağlı tohumlar ihracatı yıllık bazda %73 artış göstermiştir. Temel gıda ürünlerinin yanı sıra sanayi ve inşaat temelli kalemlerde de kayda değer yükselişler gözlemlenmiştir. Özellikle makine sektörü %244, çimento-cam-seramik sektörü %92, metal sektörü ise %73 oranında artış göstermiştir. Ayrıca, yaş meyve ve sebze ihracatı %98 artışla 20 milyon dolara ulaşarak dikkat çekmiştir. Bu veriler, Türkiye’nin Suriye’nin yeniden yapılandırma sürecinde hem gıda hem de sanayi-temelli alanlarda güçlü bir ticaret ortağı hâline geldiğini ortaya koymaktadır.
- Bölgedeki yatırım ortamının sürdürülebilirliği açısından en kritik başlıklardan birisi ‘güven’ olarak karşımıza çıkmaktadır. Mevcut finansal altyapının kırılganlık ve ödeme sistemlerindeki istikrarsızlık yatırımcıları tedirgin etmektedir. Bankacılık kanallarının kapalı olması, mal bedellerinin transferinde yaşanan zorluklar ve vadeli ödeme güvenliklerinin eksikliği gibi faktörlerin çözüm bekleyen öncelikli sorunlar arasındadır. Bu çerçevede önerilen önlemler arasında:
○ Türk Eximbank’ın bölgeye yönelik kredi ve sigorta desteklerini yeniden aktifleştirmesi,
○ TMO gibi kamu kuruluşları aracılığıyla mal mukabili ya da takas (barter) temelli ticaret modellerinin geliştirilmesi,
○ Suriye’ye özgü güvenli ödeme platformlarının ve ticari sigorta mekanizmalarının kurgulanması yer almaktadır
Mersin Kenti ve Türkiye-Suriye İlişkileri
- Mersin, yalnızca Türkiye’nin değil, aynı zamanda Levant bölgesinin tamamının lojistik merkezi olma potansiyeline sahiptir. Serbest bölgesi sayesinde dikkate değer bir üretim ve sevkiyat kapasitesine sahip olan Mersin, organize sanayi bölgeleri aracılığıyla inşaat, tarım makineleri ve gıda sanayi gibi alanlarda uzmanlaşmış bir üretim altyapısı sunmaktadır. Bu yapısal imkânlar, Mersin’i Suriye’nin yeniden inşa sürecinde başat bir dağıtım ve tedarik merkezi konumuna taşıyabilecek niteliktedir.
- Türkiye’nin en büyük çok amaçlı limanı olan Mersin Uluslararası Limanı (MIP), konteyner, genel kargo, proje kargo, Ro-Ro, kuru ve sıvı dökme yük ile yolcu taşımacılığı dâhil olmak üzere farklı kargo türlerine entegre hizmet sunabilen nadir limanlardan biridir. 21 rıhtıma sahip liman, büyüklüklerine göre aynı anda yaklaşık 30 gemiye hizmet verebilmekte, yılda 30 milyon tonun üzerinde yük elleçlenmektedir. Ayrıca, kapasite artırımı kapsamında yürütülen projelerle konteyner elleçleme kapasitesinin 3,6 milyon TEU’ya çıkarılması hedeflenmektedir. Mersin Limanı, sadece Türkiye sınırları içinde kalmayan bir öneme sahip olup, aynı zamanda Levant ve Orta Doğu coğrafyasının başlıca lojistik dağıtım ve tedarik merkezlerinden biri olma yönünde güçlü bir potansiyel taşımaktadır. Bu Türkiye-Suriye ticari ilişkileri için bir merkez olma kabiliyetini ortaya koymaktadır.
- Mersin’in, 2013 sonrası yoğunlaşan göç hareketleri neticesinde önemli miktarda Suriyeli nüfusa ev sahipliği yapmaktadır. Şehrin hoşgörü temelli toplumsal yapısı ile geçmişten gelen göç deneyimi sayesinde bu süreci görece daha başarılı bir şekilde yönetmiştir. Suriyeli misafirlerin işgücü piyasasına ve sosyal yaşama entegrasyonunun Mersin’de istikrarlı bir biçimde sürdürülmüş; bölge iş dünyası bu entegrasyon sürecini istihdam, ihracat ve ticaret bakımından bir kalkınma ivmesine dönüştürmüştür. Mersin kenti bu bakımdan Suriyeli misafirlerin entegrasyonu ve toplumun kalkınmasında fayda haline gelmesinde örnek bir süreci ifade etmektedir.
[*] Doç. Dr., Mersin Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü.
Raporun 32 sayfalık TAM METİN dosyasına ulaşmak için bağlantıyı tıklayınız: USPUM RAPOR Suriye’nin Yeniden Yapılanması ve Türkiye Diplomasi, Güvenlik ve Ticaret