Zihin Kontrolü
Hayvan Suikastçılar, Çipli Zihinler ve Bilimin Karanlık İştahı
Soğuk Savaş… Sadece bir silahlanma yarışı değil, aynı zamanda hayal gücünün, korkunun ve teknolojinin karanlıkta sınandığı bir çağdı. Bir tarafın üstünlük kurması için sadece daha büyük bombalar değil, daha itaatkâr zihinler gerekiyordu. Ve bu yarışta en gizli, en etik dışı projelerden bazıları, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) tarafından hayvanlar üzerinde yürütüldü. Evet, yanlış duymadınız! Kediler, köpekler, güvercinler, fareler ve hatta yunuslar…
Bu çalışmalar, CIA’in ünlü MKUltra programının uzantılarıydı. Zihin kontrolü fikri, sadece insanlarda değil, biyolojik olarak “komut alabilir” tüm canlılar üzerinde sınandı. Yeni yayımlanan belgeler, bu projelerin sadece spekülatif komplo teorileri olmadığını, aksine milyonlarca dolarlık bütçelerle ve bilim insanlarının aktif katılımıyla yürütüldüğünü açıkça ortaya koyuyordu.
Kumanda Edilen Biyolojik Robotlar
“Subproject 94″ adıyla yürütülen deneylerde, köpeklerin beyinlerine yerleştirilen elektrotlar sayesinde bu hayvanlar uzaktan yönlendirilebiliyordu. Operatör bir düğmeye basarak köpeğe sağa-sola dönmesini, durmasını ya da koşmasını emredebiliyordu. Amaçları bu köpekleri düşman hatlarına gizlice sokmak, dinleme cihazı ya da patlayıcı taşımak için kullanmaktı.
Ama beyin, mekanik bir sistem değil. Elektrik sinyallerindeki en ufak doz farkı ya hayvanı sersemletiyor ya da paniğe sürüklüyordu. Bu nedenle beklenen”tam kontrol” hiçbir zaman sağlanamadı. Hayvanlar, itaatle korku arasında bir yerde salınırken, proje teoride kaldı.
Kedinin Üzerindeki Mikrofon ve CIA’in Fiyaskosu
En meşhur vakalardan biri “Akustik Kedicik” projesiydi. Kedinin vücuduna mikrofon, verici, pil ve anten yerleştirildi. Plan basitti: Kedi, Sovyet büyükelçiliği civarına salınacak ve diplomatların konuşmaları dinlenecekti. Ancak operasyonun ilk dakikasında, kedi bir taksi altında can verdi. Milyonlarca dolarlık yatırım, birkaç saniyede yok oldu. CIA projeyi 1967’de “pratik değil” diyerek rafa kaldırdı.
Bu olay, teknolojik kibirin doğayla çarpıştığında nasıl darmadağın olabileceğini gösteren sembolik bir kırılma anıydı. Kedi, hem bir canlı hem de bir araç olmaya zorlanmıştı ama palda olmayan doğa gerçekleri, insanın bütün hesaplarını bir anda yerle bir etmişti.
Uçan Kameralar, Denizaltı Bombacıları ve Mikro Casuslar
Hayvanlar üzerindeki denemeler sadece bununla sınırlı değildi:
Güvercinlere kameralar takıldı, düşman topraklarında keşif uçuşları yaptırıldı. Fareler, dar alanlara girip dinleme cihazları yerleştirsin diye eğitildi.
Yunuslar, düşman denizaltılarına patlayıcı taşımakla görevlendirildi.
Şahinler ve kargalar gibi yırtıcı kuşlar belirli hedefleri işaretlesin, hatta yok etsin diye eğitilmeye çalışıldı.
Paravan vakıflar aracılığıyla bu projeler yıllarca kamuoyundan gizlendi.
Bütün bu projelerin ortak noktası, canlıları kendi doğalarına aykırı biçimde kullanmak ve onları birer “biyoteknolojik araç” haline getirmekti.
Bu çalışmaların perde arkasında ise farklı bir niyet daha yatmaktaydı. Belki de tüm bu deneyler yani hayvanlarda başarılan “kontrol”, bir gün insanlara uygulanacaktı.
O gün geldi mi?
Belki henüz değil. Ama adımlar artık daha sofistike, daha sinsi.
Zihin Mühendisliği: Bugünün Sessiz Silahları
CIA’in hayvanlarla başlattığı bu yolculuk, bugün teknoloji devlerinin elinde insan beynine yönelmiş durumda. En dikkat çeken örnek ise Elon Musk’ın Neuralink projesi.
Neuralink, beyinle makine arasında bir köprü kurmayı hedefliyor. Resmî söylemde amaç; felçli insanların yürüyebilmesi, görme engellilerin görebilmesi, Parkinson gibi hastalıkların tedavisi. Ancak altyapı çok daha fazlasını vadediyor. Zihinsel komutlarla bilgisayarları, silahları ve hatta diğer insanları kontrol etmek mümkün olabilir.
Bundan birkaç yıl önce, bir maymunun sadece düşünerek bir video oyunu oynadığı deney kamuoyuyla paylaşıldı. Neuralink bunu bir başarı olarak sundu. Oysa bu deney, aynı zamanda insan sonrası çağın ilk provasıydı.
Maymunun özgür iradesi ne kadar yerindeydi? Beynine yerleştirilen çipten sonra hâlâ kendisi miydi? İşte bu sorular, yıllar önce CIA’in kontrol etmeye çalıştığı köpeklerle, şimdi çipli maymunlarda yankı buluyor.
Yeni çağın zihin hedeflerine bir göz atalım:
- Çin’de yürütülen bazı beyin-bilgisayar arayüz projelerinde, öğrencilerin dikkat düzeyini ölçen cihazlar test ediliyor. Bu, eğitim sisteminden disipline kadar birçok alanda yeni kontrol modellerine kapı aralıyor.
- ABD ordusu, beyin sinyalleriyle savaş dronlarını kontrol edebilecek pilotlar üzerine çalışmalar yürütüyor.
- Facebook (Meta), klavyesiz iletişim için beyin sinyallerini yazıya dönüştürebilecek bir sistem üzerinde çalıştığını açıkladı.
- Japonya’da bazı nöroteknoloji girişimleri, insanlar arasında zihin-zihin iletişim kurabilecek mikroçip prototiplerini denemeye başladı.
Tüm bu gelişmeler, insan zihninin “iletişim ağına” bağlanmasını hedefliyor. Zihin bir terminale, düşünceler veri akışına dönüşürken, özgürlük nerede kalıyor? İşte bu sorular giderek daha az soruluyor çünkü teknoloji hayranlığı, sorgulamayı çoğu zaman bastırıyor.
O halde bu yazının manşet cümlesi; “Bilim Vicdanla Sınanmadıkça Tehlikelidir” olabilir.
CIA’in hayvanları silaha dönüştürdüğü yıllar geçmiş olabilir. Ama o zihniyet yani iradeyi, özgürlüğü, hatta canı bir araç gibi gören anlayış, bugün daha gelişmiş araçlarla yeniden karşımızdadır. Artık hedef daha büyük yani “İnsan” zihni… Kontrol edilebilir bir bilinç, programlanabilir bir beyin, sorgulamayan bir birey…
Bugün, teknolojik gelişmeleri sadece “harika yenilikler” olarak görmemek gerek. Çünkü her teknoloji, sahibinin niyeti kadar masumdur. Beyne yerleştirilen bir çip, düşünceyi özgürleştirebilir de; zincire de vurabilir. O sınır, çoğu zaman silik, belirsiz ve geri dönüşsüzdür.
Tarih, CIA’in hayvan projelerini bir ibret olarak bıraktı. Bugün o ibreti unutanlar, belki bir gün kendi zihinlerinde aynı müdahaleyi hissettiklerinde uyanacaklar.
Ama geç olabilir.