Çin-İran Hattında Yeni Denklem: Gerilim Tırmanırken Pekin’in Stratejik Sabrı ve Gelecek Hamleleri
Küresel jeopolitika, 2025 yazında Ortadoğu’da bir kez daha en sıcak günlerini yaşadı. İsrail’in 13 Haziran’da İran’a yaptığı saldırılarla başlayan, karşılıklı söylem ve füze atışlarıyla devam eden ve ABD’nin İran’ın nükleer kapasitesini hedef alan bombardımanıyla zirveye tırmanan kriz, “Bir dünya savaşına mı dönüşüyor?” sorularını akıllara getirdi.
İran’ın ABD’nin Katar’daki üssünü hedef alan ve daha çok bir güç gösterisi olarak yorumlanan “performatif” yanıtının ardından, 24 Haziran 2025 itibarıyla Donald Trump’ın açıkladığı ateşkes anlaşmasıyla gerilim şimdilik yatışmış görünüyor.
Tüm bu süreçte en çok merak edilen aktörlerden biri olan ve küresel sistemin revizyonist gücü olarak görülen Çin ise şaşırtıcı bir şekilde pasif bir gözlemci olarak kalmayı tercih etti.
Bu durum, Çin-İran enerji hattının geleceği, ABD’nin bölgedeki rolü ve Çin’in küresel güç projeksiyonunun sınırları hakkında kritik soruları yeniden gündeme taşıdı.
Senaryolara Bakalım:
- Ejderhanın Enerji Damarı Kesilirse Ne Olur?
Çin’in İran’dan tedarik ettiği petrole ulaşamaması, dünyanın en büyük enerji tüketicisi için ciddi sonuçlar doğurabilecek bir senaryodur. Bu durumun başlıca etkileri şunlar olacaktır:
* Ekonomik Baskı ve Enflasyon: İran petrolü, Çinli bağımsız rafineriler (teapot) için önemli bir ucuz ham petrol kaynağıdır. Bu tedarikin kesilmesi, üretim maliyetlerini artıracak ve Çin’deki enerji fiyatlarını yukarı çekecektir. Bu durum, ekonominin geneline yayılarak enflasyonist bir baskı yaratma potansiyeli taşır.
* Enerji Güvenliği Zafiyeti: Çin, net petrol ithalatçısıdır ve enerji arz güvenliğini çeşitlendirmeye büyük önem vermektedir. İran’ın denklem dışında kalması, Çin’i mevcut ana tedarikçilere daha bağımlı hale getirecek ve potansiyel arz şoklarına karşı daha kırılgan bir konuma itecektir.
* Stratejik Rezervlerin Önemi: Pekin yönetimi, olası bir enerji krizine karşı stratejik petrol rezervlerini artırmaktadır. İran’dan gelen akışın durması, bu rezervlerin daha hızlı tükenmesine neden olabilir.
* Alternatif Arayışlarının Hızlanması: Çin, bu senaryoya karşı hazırlıksız değildir. Rusya, Suudi Arabistan gibi diğer büyük üreticilerle ilişkilerini güçlendirmektedir. Ancak İran’dan alınan günlük yaklaşık 1 milyon varillik petrolün yerini kısa vadede doldurmak, küresel piyasalarda rekabeti ve fiyatları artıracaktır.
- ABD’nin Yaptırım Kozu: Mümkün mü, Sonuçları Ne Olur?
ABD’nin, İran’dan Çin’e ihraç edilen enerji ürünlerini kısıtlaması teorik olarak mümkündür. Son yaşanan ve ABD’nin doğrudan askeri müdahalede bulunduğu kriz, Washington’un bu konuda ne kadar ileri gidebileceğini göstermiştir.
* Yaptırım Mekanizmaları: ABD, İran petrolünü taşıyan tankerlere, bu ticareti finanse eden bankalara ve alım yapan Çinli şirketlere ikincil yaptırımlar uygulama yetkisine sahiptir.
* Uygulamanın Zorlukları: İran ve Çin, yaptırımları aşmak için gemiden gemiye transferler ve ABD doları dışı ticaret gibi yöntemler geliştirmiştir. Bu “gölge filo”, yaptırımların tam olarak etkili olmasını zorlaştırmaktadır.
* Küresel Etkiler: ABD’nin bu ticareti tamamen durdurmaya yönelik agresif bir adım atması, küresel petrol fiyatlarında ani bir şok etkisi yaratabilir. Bu durum, ABD ile Çin arasındaki zaten gergin olan ilişkileri daha da kötüleştirme riski taşır.
- İsrail-İran Gerilimi ve ABD-Çin Güç Mücadelesi
Son dönemde yaşanan İsrail-İran gerilimi, ABD’ye İran üzerindeki baskıyı artırma konusunda yeni bir gerekçe sunarken, Çin’in bu süreçteki konumu dikkat çekicidir.
Geleneksel olarak Orta Doğu’nun jeopolitik gerginliklerine ihtiyatlı yaklaşan Çin, bu krizde de sadece itidal çağrısı yaparak ve saldırgan güçleri kınayarak söylemsel düzeyde kaldı. Ancak bu durum, küresel güvenlik ve kalkınma girişimleriyle alternatif bir düzen sunmaya çalışan Çin’in mevcut gücünün sınırları hakkında fikir vericidir. ABD güç gösterisi yaparak çatışmaya dahil olurken, Çin’in tepkisizliği, özellikle “Küresel Güney” ülkelerinin Pekin’in liderliğini sorgulamasına neden olabilir.
Dolayısıyla, İsrail-İran gerilimi küresel bir perspektiften incelendiğinde, ABD’nin çatışmaya aktif olarak müdahil olmasının, Çin’in küresel sistem içerisinde hızla ilerleyen etkisini yavaşlatmayı veya sınırlandırmayı hedeflediği söylenebilir. ABD’nin hamlesi mevcut gücünü gösteren taktiksel bir hamle olarak görülürken, Çin daha uzun soluklu stratejik bir oyun oynamaktadır.
- Domino Etkisi: Çin’in Sorunu Kimleri Vurur?
Çin’in petrol ürünlerine ulaşmasında yaşanacak ciddi bir sorun, dalga dalga yayılarak birçok ülkeyi olumsuz etkileyecektir:
* İran: En büyük müşterisini kaybetmek, İran ekonomisi için yıkıcı bir darbe olur.
* Pakistan ve Diğer Komşu Ülkeler: İran’dan indirimli petrol alan ülkeler, daha pahalı alternatiflere yönelmek zorunda kalır.
* Küresel Tedarik Zincirleri: Çin’deki bir enerji sıkıntısı, küresel üretimi yavaşlatarak Apple, Tesla gibi sayısız uluslararası şirketi ve dolayısıyla küresel tedarik zincirlerini doğrudan etkiler.
* Küresel Güney: Çin’in kriz anında sadece ekonomik çıkarlarını gözeten pasif bir aktör olarak görülmesi, Pekin’in bu ülkeler nezdindeki diplomatik ağırlığını ve güvenilirliğini zedeleyebilir.
- ABD’nin Stratejik Kazancı: Petrol Piyasalarında Yeni Bir Hamle mi?
İsrail-İran gerilimi ve ABD’nin müdahalesi, Washington’a petrol piyasaları ve küresel güç mücadelesinde belirli stratejik kazançlar sağlamıştır:
* Piyasa Nüfuzunun Artması: İran petrolünün piyasadan çekilmesi ihtimali, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan ABD’nin pazar payını artırma ve fiyatları yönlendirme kabiliyetini güçlendirir.
* Jeopolitik Avantaj: Bu hamle, ABD’nin yıpratıcı ve tahrik edici taktiksel bir adımıdır. Bu yolla hem rakibi Çin’in ilerleyişini yavaşlatmayı hem de İran’ı zayıflatarak bölgedeki müttefiklerinin güvenliğini sağlamayı hedeflemektedir. ABD, bu müdahale ile küresel liderlik rolünü ve caydırıcılığını yeniden teyit etmiştir.
Çin Şimdi Ne Yapacak? Hamle Sırası Pekin’de
ABD’nin bu taktiksel hamlesi sonrası, Çin’in stratejik planına ne kadar sadık kalacağı ve hangi karşı hamleleri yapacağı merak konusudur. Herhangi bir sıcak çatışmaya girmeden ABD’nin küresel etki alanını daraltmayı planlayan Çin için Hürmüz Boğazı gibi enerji hatlarının açık kalması şimdilik olumlu bir gelişmedir. Ancak Küresel Güney nezdinde oluşabilecek güven kaybına karşı hamle sırası Çin’e geçmiş görünmektedir. Çin’den şu alanlarda kısa ve uzun vadeli adımlar beklenebilir:
* Çok Taraflı Diplomasi: ABD’nin tek taraflı müdahalesini Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde dile getirecektir. 14 Mart 2025’te Pekin’de Rusya ve İran ile yaptığı nükleer silahsızlanma toplantısı temelinde, İran nükleer sorununu çok uluslu bir müzakere masasına taşıyarak ABD’nin etki alanını daraltmaya çalışacaktır.
* Enerji ve Ticaret Yollarının Güvenliği: Dünyanın en büyük üretim merkezi olan Çin için enerji yollarının güvenliği kritiktir. Bu bağlamda:
* Orta Asya Ekosistemi: Kuşak ve Yol İnisiyatifi kapsamında Çin-Kırgızistan-Özbekistan demiryolunu İran’a kadar uzatarak karayolu bağlantılarını güçlendirecektir. 16-18 Haziran’daki Astana Deklarasyonu ile Orta Asya’daki etkisini pekiştiren Çin, zayıflamış bir İran’ın bölgede yaratabileceği istikrarsızlık riskine karşı bu ülkelerle ilişkilerini derinleştirecektir.
* Yeni Güzergahlar: Malakka Boğazı’na olan bağımlılığını azaltmak için İran’ın Çabahar Limanı ile Pakistan’ın Gvadar Limanı arasında bir demiryolu projesinin hayata geçirilmesi için baskı yapması beklenebilir.
* Dijital ve Teknolojik Bağımsızlık: İsrail-İran gerilimi, savaşların artık teknoloji ve veri alanında da yaşandığını göstermiştir. Çin, Dijital İpekyolu girişimi kapsamında kendi Beidou Navigasyon Uydu Sistemi’nin kullanımını yaygınlaştıracak ve ABD’den bağımsız ağ altyapıları kurulması için ülkelere teknoloji ihracını artıracaktır.
* Askeri Diplomasi: Çin, askeri diplomasi ilişkilerini yoğunlaştırabilir. Özellikle Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan gibi Körfez ülkelerine elektronik harp ve hava savunma sistemleri teklif etmesi, ayrıca bölgede ortak askeri lojistik üsler kurmayı denemesi ihtimaller dahilindedir.
Sonuç olarak, İsrail-İran gerilimi, büyük güç rekabetinin artık finans, tedarik zincirleri, lojistik ve veri güvenliği gibi görünmeyen alanlarda da süren hibrit bir savaşa dönüştüğünü kanıtlamıştır. ABD’nin bu taktiksel hamlesinin, Çin’in uzun vadeli stratejik oyununu ne ölçüde yavaşlatacağını zaman gösterecektir.