Ankara-Libya Hattında Kesintisiz Süreç: Savunmanın Yeni Mimarı Nemruş

Ankara semalarında yaşanan, Libyalı üst düzey yetkilileri taşıyan o trajik uçak kazası, ilk bakışta sadece diplomatik bir sarsıntı gibi görünse de aslında Libya-Türkiye hattında taşların çok daha stratejik ve kararlı bir biçimde yerine oturmasına zemin hazırladı.

Bölgesel gelişmeleri takip edenler, bu vakanın kazadan çok sabotaj olduğunu ve MOSSAD ile ilgili olabileceği tahmin edebilirler. Kaza ile Ankara’ya mesaj göndermeye çalışan malum kişilere hiç beklemedik şekilde Türkiye ve Libya karşı cevap verdi.

Bu kazanın yarattığı kritik boşluğa Selahaddin en-Nemruş’un Genelkurmay Başkanı olarak atandı.

Bu atama öyle basit bir görev değişiminden ziyade, Akdeniz’deki dengelerin “fabrika ayarlarına” ama bu sefer çok daha güçlü bir tonla dönmesi anlamına geliyor.

Nemruş ismini 2020’deki o kritik Trablus savunmasından hatırlıyoruz.

Haftar güçlerinin, Wagner’in ve arkasındaki devasa koalisyonun kapıya dayandığı o en karanlık günlerde direnişi komuta eden, Türkiye ile kurulan askeri iş birliğinin sahadaki en somut mimarlarından biriydi o.

Dolayısıyla onun bu yeni görevi, Libya’daki geçiş sürecinin “uzlaşmacı” bir belirsizlikten, Türkiye ile tam entegre bir güvenlik mimarisine doğru evrildiğinin en net ilanıdır.

​Bu yeni dönemi okurken, kazanın ardından ortaya çıkan bu tabloyu “direncin tahkimi” olarak adlandırmak yanlış olmaz. Nemruş’un profilini incelediğimizde, onun sadece bir asker değil, aynı zamanda Mavi Vatan doktrininin Libya ayağını ayakta tutan siyasi iradenin de bir parçası olduğunu görüyoruz.

Geçmişte Haftar ve Wagner saldırılarına karşı Ankara’nın sağladığı teknolojik ve lojistik desteği sahada zafere dönüştüren bu akıl, şimdi Libya ordusunun tepesinde oturuyor.

Bu durum, Türkiye’nin Kuzey Afrika’daki varlığını “misafir” statüsünden çıkarıp, doğrudan yerel ordunun kurumsal yapısına işleyen bir partnerliğe dönüştürecektir.

Uçak kazasının yarattığı şok dalgası dağılırken görünen gerçek şudur: Türkiye, Libya’da artık sadece bir müttefik değil, oyunun bizzat kurucusu olan bir güce çok daha yakın isimlerle çalışıyor olacaktır.

​Nemruş döneminde bizi bekleyen en temel değişim, Libya ordusunun standartlaşması ve Türkiye’nin eğitim-doktrin desteğinin kurumsallaşması olacaktır. Nemruş, Haftar’ın temsil ettiği o eski ve parçalı yapının karşısında, modern, tek bir merkezden yönetilen ve Ankara’nın savunma sanayii vizyonuyla donatılmış bir ordu hayal ediyor. Bu, Rusya, Fransa ve BAE gibi aktörlerin Libya üzerindeki ajandalarına karşı çekilmiş en büyük settir. Kazanın ardından yaşanan bu hızlı ve kararlı atama süreci, Ankara’nın Libya dosyasında hiçbir boşluğa tahammülü olmadığını ve Libya’nın geleceğinin “eski düşmanlarla” yapılacak zayıf pazarlıklar üzerine değil, 2020 ruhunu taşıyan sağlam bir ittifak üzerine inşa edileceğini gösteriyor.

Artık Libya’da daha sert, daha net ve Türkiye’nin stratejik öncelikleriyle tam uyumlu bir askeri irade var! Bu irade, sadece Trablus’u değil, Doğu Akdeniz’deki haklarımızı da koruyan bir kalkan vazifesi görecektir.