DEMOKRASİ DÜŞMANI OTOKRASİ DOSTU AMERİKA’NIN, “İKİ PARTİLİ DEMOKRASİ”Sİ TEHLİKE SİNYALLERİ VERİYOR
*Merhum Prof. Dr. Nazif GÜRDOĞAN Hocamızın 22 Temmuz 2024 tarihli yazısıdır.
“Los Angelas’tan New York’a Yeni Roma” kitabımızda, ayrıntılı olarak anlatıldığı gibi Amerika, dünyanın “Yeni Roma İmparatorluğu”dur. Bütün dünyadan gelen göçmenlerin kurduğu, bir göçmenler ülkesidir. Amerika’da İngilizlerin bir İngiltere’si, Almanların bir Almanya’sı, İspanyolların bir İspanya’sı, İtalyanların bir İtalya’sı, Çinlilerin bir Çin’i, Yahudilerin bir İsrail’i vardır. Bir ülkeler ülkesi olan Amerika, dünyanın geleceğinde, Amerikalılara bırakılmayacak, bir silahlı güce sahiptir.
Avrupalı göçmenler, Amerika’nın yerlilerine, Arap’ların İspanya’da, Türk’lerin Doğu Avrupa’da davrandıkları gibi davranmamışlardır. Avrupalılar Amerika’ya ellerinde silahlarla gitmişler, Avrupa’nın Haçlı kültürünü Amerika’ya taşımışlar, her sorunu silahla çözmeye çalışmışlardır. New York, Avrupalıların Amerika’daki Kudüs’leri olmuştur. Onlar Haçlı Seferlerinde Anadolu’da yaptıkları gibi, Kudüs’ü ele geçirmek için, her yöntemi, her yolu mubah görmüşlerdir.
Avrupa’nın ekonomik, siyasal ve kültürel tarihinde, savaşın vazgeçilmez bir yeri vardır. Avrupa’nın tarihi, savaşların tarihidir. Avrupa zenginliğinin ana kaynağı, savaşlarda yapılan yağmalar olmuştur. Amerika Avrupa’nın savaş odaklı geleneğini sürdürüyor. Amerika, Vietnam’a, Irak’a ve Afganistan’a ordularıyla, cam ürünleri satan bir dükkana, kırmızı gören bir boğa gibi girmiştir. Ve her şeyi kırıp dökmüştür, her yeri yakıp yıkmıştır. Amerika’nın yol açtığı savaşların faturasını, tek başlarına Müslüman ülkeler değil, bütün dünya ödüyor.
Amerika’da Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasında, kıran kırana geçen seçimler, demokrasi düşmanı, otokrasi dostu Amerika’nın, “İki Partili Demokrasi”sinin, ne kadar kırılgan oluğunu gösteriyor. İki partinin yöneticileri birbirlerini, demokrasi karşıtı olarak suçluyorlar. Amerikan seçimleri, Amerikalıları ilgilendirdiği kadar, dünyadaki bütün ülkeleri ilgilendiriyor. Amerika uçan ve yüzen ordularıyla, dünyayı işgal edecek bir güce sahiptir. Amerika yalnızca Amerikalılara bırakılırsa, dünya Irak’a dönüşür.
Rusya’nın Ukrayna’yı yakıp yıktığı, Amerika’nın ve Çin’in barış rüzgarlarından daha çok, savaş rüzgarlarının estirdiği bir dönemden geçiliyor. Gizliliğin olmadığı, merkez ve çevre farkının ortadan kalktığı kare dünyaya, ne kadar büyük olursa olsun, bir ülkenin direnmesi, mümkün değildir. Sınırsızlaşan dünyanın hiçbir ülkesinde, zamanı gelmiş bir değişime direnilmez. Bunun için değişmek, bütün dünya için hayati önem taşıyor. Barışla değişmesini bilmeyen otokratik ülkeler, iç savaşla demokratikleşmek zorunda kalıyorlar.
Deri değiştirmeyen yılanların yaşayamadıkları gibi, değişmesini bilmeyen ülkeler ayakta kalamazlar. Ülkelerin uzun ömürlü olmalarında, değişim rüzgarlarına karşı, sınırlara duvarlar örmek yerine, değişimden yararlanmak için, sınırlarındaki duvarları, ticaretle kaldırmaları, “olmazsa olmaz”ların başında geliyor. Duvarların olmadığı dünyada, sınırlarına duvar ören ülkeler, ördükleri duvarların altında kalıyorlar. Sınırsız dünyada sınırlar anlamlarını yitiriyorlar.
Afganistan’da, işgalci Amerika’nın başarısızlığa uğradığı gibi, Ukrayna’da işgalci Rusya başarısızlığa uğrayacaktır. Küreden kareye dönüşen sayısal dünya, savaşçı güçlerin değil, barışçı güçlerin dünyasıdır. Açık kaynak dünyada, kazananlar hepsini almazlar, kazandıranlar haklarını alırlar. Kare dünyada işgal edenler, işgal edilirler, yağmalayanlar yağmalanırlar. Ve paylaşmasını bilmeyenler, paylaşmasını bilenler tarafından paylaşılırlar.