Seküler Kültürün Demokrasi Dilinden, Kutsal Kültürün Demokrasi Diline Geçmek
Sanayi odaklı küre dünyanın demokratik dili gibi, bilgi odaklı kare dünyanın da, kendine özgü bir demokratik dili vardır. Sanayi yüzyılından bilgi yüzyılına, demokrasinin dili hızla değişiyor. Küre dünyanın demokratik dilinde, seküler kültürün kavramları öne çıkıyordu. Kare dünyanın demokratik dilinde ise, kutsal kültürün kavramları öne çıkıyor.
Yirminci yüzyılın demokratik diline Hristiyan demokratlar damgalarını vurdular. Onlar kutsal kültürün değerlerini, demokratik dile çevirerek, bütün dünyada kabul görmesinin yolunu açtılar. Yirmi birinci yüzyılın demokratik diline, Müslüman demokratlar damgalarını vuracaklar. Müslüman demokratlar, Mesnevi ile, Mukaddime ile yeni bir demokratik dil oluşturacaklar.
Kendi dünyalarında tek başlarına birer güneş olan Mevlana’nın ve İbn Haldun’un, Yunan düşüncesinden ödünç aldıkları hiçbir şey yoktur. Yirmi birinci yüzyılda, azınlığa dayanan Atina demokrasisini, çoğunluğa dayanan Kudüs demokrasisine dönüştürecek, Mesnevi’den ve Mukaddime’den daha hayatın içinde, başka kaynak yoktur. Dünyanın beklediği yeni demokratik dil, Mevlana’yla, İbn Haldun’la inşa edilecektir.
Demokratik kültürün dili yalındır, kutsal kültürün dili gibi, zengin ve derin değildir. Kutsal kültür demokratik kültür dışı değil, demokratik kültür üstüdür. Demokratik kültür, bardaktaki çay gibi, kutsal kültürün şekeriyle ve sütüyle, hem tatlandırılır, hem de renklendirilir. Çünkü, kutsal kültür, toplumsal, siyasal ve ekonomik hayatın, eşsiz tadı, doyumsuz hiçbir zaman solmayan rengidir.
Kutsal kültürün iki dünyayı kucaklayan zengin diliyle, demokratik kültürün diline yeni kavramlar, yeni açılımlar kazandırmadan, dünyadaki savaşların önünü almak mümkün değildir. Batı dünyası, İslam çaydaki şeker gibi, tat versin, ama kamusal alanda, hiç görülmesin istiyor. Ancak İslam iki dünya medeniyetidir, seküler kültür gibi, iki dünyayı birbirinden ayırmaz, birlikte bütünlük içinde ele alır.
Müslümanlar tarihleri boyunca, İbn Haldun gibi dünyaya, Mevlana gibi de, öteki dünyaya önem vermişler. Kutsal kültür, yalnızca özel alanı değil, hayatın bütün alanlarını kuşatan, bütüncül bir değerler yumağından oluşur. Kutsal kültürün dili, demokratik dili içeren, dünyada herkesin anlayabileceği, büyük dinlere yabancı gelmeyen küresel bir dildir.
Kutsal kültürün dilini bilmeyenler, demokratik bir dil oluşturamazlar.
Demokrasinin yalın dili, kutsalın derin ve zengin dilinden beslenir.
Dünyada kutsal kültürün ışığını, hiçbir güç kimse söndüremez.