“TOPYEKUN SAVAŞ” DÜNYASINDAN UZAKLAŞMADAN “DAİMİ BARIŞ” DÜNYASINA YAKLAŞILMAZ

İnsanlığın beş bin yıllık bilgi ve bilgelik birikimine dayanan kültürün, iki ana boyutu vardır. İnsanla yaşıt kültürün bir boyutunu savaş, bir boyutunu da barış oluşturmaktadır. Habil ve Kabil’den bu yana, dünyada Ademoğulları savaşmaktadır. Dünyada savaşsız bir yüzyıl yoktur. Savaşların tarihi, insanlığın tarihi olmuştur. Bu yüzden, Yirmi birinci yüzyılda da, savaşlar birbirini izlemekte, uluslararası kuruluşlar, savaşları önleyememektedir.

Yirmi birinci yüzyılın en büyük ve en önemli sorunu, sürekli savaş ortamından çıkıp, kesintisiz barış ortamına geçmektir. Geçiş sürecinin sancısız olabilmesi için, bütün ülkelere önemli görevler ve büyük sorumluluklar düşmektedir. Dünyanın neresinde olursa olsun, her ülke savaşları önleme yolunda, yorulma bilmez bir çalışma, ortaya koymak zorundadır. Yeni yüzyılda her ülkenin misyonu, barışı özendirmek, savaşları önlemek olmalıdır.

M. Cevat Yıldırım, “AB’de Federalist Yaklaşımın Bütünleşme Perspektifine Etkisi ve Türkiye Tartışması” başlıklı çalışmasında, Immanuel Kant’ın 1795’de yayınlanan “Daimi Barış” isimli felsefi denemesinin, AB’nin temelini oluşturduğunu vurgular. Clausewitz’in “Savaş Kültürü”ne karşı Kant’ın “Barış Kültürü” yalnızca Avrupa bütünleşmesinin değil, Amerika, Asya ve Afrika ülkeleri arasındaki bütünleşmenin de ana kaynağı olmalıdır.

İnsanlığın geleceğinin güvencesi, sürekli savaş değil, sürekli barıştır. Gelecekteki savaşların önüne geçmek için, savaş kültüründen önce barış kültürüne, yeni açılımlar ve yeni boyutlar kazandırılmalıdır. Tarihin her döneminde barış kültürünü anlatmak, savaş kültürünü anlatmaktan çok daha güç olmuştur. Ülkelere barışı sevdirmek, savaşı sevdirmekten daha zor gelmiştir. Bunun için, dünyada savaş yüzyılları barış yüzyıllarından daha uzundur.

Barıştan uzaklaşanlar, hayattan uzaklaşırlar. Barışta gençler yaşlıların, savaşta yaşlılar gençlerin ölümlerini görürler. Savaşta bir gencin ölümü, bütün insanlığın ölümüdür. Tabiatta savaş değil, barış vardır. Hayata savaştan önce, barış egemen olmalıdır. Bir hayatı yok eden, bütün hayatı yok eder. Bir hayatı kurtaran, bütün hayatı kurtarır. Hayatın anlamını kavrayan insan, barışın gücünü kavrar. Sürekli barışın güvencesi insandır.

“Vurana elsiz” ve “sövene dilsiz” olmayı öneren, barışın evrensel simgesi, Yunus’a benzetilerek söylenirse, “barış barış bilmektir” ve “barış insanı bilmektir”. Dünyada insanı bilmeyenler, barışmaktan daha çok savaşmayı bilirler. İnsanı bilmeyenlerin, yönetici oldukları bir dünyada savaşların sonu gelmez.

İnsanlar gökyüzünden yeryüzüne savaşmaktan daha çok barışmak için gönderilmişlerdir. Kesintisiz barış zor, sürekli savaş kolaydır. Savaş küçük, barış büyük eylemdir.

İnsanlara sevgiyle silahlanmış bir gönül, savaş yapmak için değil, barış yapmak için verilmiştir. İnsanı aramayanlar, barışı bulamazlar.

Savaş savunma değil saldırıysa cinayettir. Barış büyük, savaş küçük insanın işidir. Savaş bilgi, barış bilgelik ister.